KMÜ’DE DOĞUŞUNDAN BUGÜNE KELAM İLMİ ELE ALINDI

Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi (KMÜ) İslami İlimler Fakültesi tarafından ‘Doğuşundan Günümüze Kelam İlmi’ konulu seminer düzenlendi. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cağfer Karadaş’ın verdiği seminere KMÜ Rektörü Prof. Dr. Sabri Gökmen, İslami İlimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Halit Çalış ve İslami İlimler Fakültesi akademik personeli katıldı.

Kelam İlminin Oluşumu

“Kelam İlminin Dünü ve Bugünü”  ana başlığı altında konuların geniş bir çerçevede ele alındığı seminer programı dört oturum halinde gerçekleştirildi. İlk oturumda  “Kelam İlminin Oluşumu” başlığı altında İslam tarihinin ilk dönemlerinde Kelam’ın oluşumuna zemin hazırlayan etkenleri anlatan Prof. Dr. Cağfer Karadaş, ilk döneme inildiğinde İslami ilimler arasında sistemleşme açısından Fıkıh ve Kelam’ın en başta gelen iki saha olduğunu kaydetti.

İslam Fetihlerinin Kelam İlmine Etkisi

Kelam ilminin gelişip sistemleşmesini incelerken göz ardı edilemeyecek bir diğer sahanın da İslam Tarihi olduğunu ifade eden Prof. Dr. Karadaş; “İslam fetihlerinin neticesinde özellikle de belli bir felsefe ve ilahiyat birikimi olan Bizans ve Sasani şehirlerinin Müslümanların egemenliğine girmesiyle Müslümanlar farklı kültürlerle karşılaştılar. Böylece Müslümanlar, ilk dönemlerde tartışılma lüzumu hissedilmeyen bazı sorularla karşı karşıya kaldılar. Çünkü Peygamber Efendimiz hayattayken her türlü soru ona sorulur ve ilahî vahiyle bu meseleler çok kolayca halledilirdi.” dedi. Prof. Dr. Karadaş; Hz. Peygamber’den sonra örneğin Hıristiyan din adamlarının teslis anlayışlarını Müslümanların ilahi sıfat anlayışlarına benzer bir şekilde izah ederek Müslüman din adamlarıyla tartışmalarının Müslüman alimleri cevap vermeye sevk ettiğini ifade ederek şöyle konuştu: “Kelam ilminin ortaya çıkışındaki bu tür sebepleri dikkate aldığımızda İslam’ın inanç değerlerinin farklı kültürlere sahip tüm toplumların zihin dünyasında kabul görecek akli izahlarını ortaya koymanın ya da bu kültürlerin tevhit akidesine mensup ümmetin zihninde yol açacağı kırılmaları engellemenin Kelam ilminin temel gayesi olduğunu söyleyebiliriz.”

Mezhepleşme Süreci

İkinci oturumda “Mezhepleşme Süreci” ana başlığı ile mezhep olgusu ve bunları ortaya çıkaran sosyolojik sebepler irdelendi. İlk oturumda anlatılan Hıristiyan teolojisine cevap vermeyi amaçlayan dini gayretin Mutezile mezhebinin oluşumunun en büyük sebebi olduğunu belirten Prof. Dr. Karadaş; Mürcie, Müşebbihe, Mücessime gibi tarihte kelamî mezhep olarak anlatılan bazı anlayışların ise sistematik anlamda mezhep olmayı gerektiren temel şartları taşımadıklarını söyledi ve bu kavramların bazı fikirleri yermek için bir yaftalama ifadesi olarak kullanıldığını vurguladı.

Prof. Dr. Karadaş, dikkat edilmesi gereken bir diğer husus olarak da Ehli Hadis ve Ehli Rey ayrımlarının sağlıklı analiz edilmesi konusu olduğunu belirtti. Karadaş, ameli mezheplerden Hanefi, Şafii ve Maliki mezheplerinin Ehli Sünnet şemsiyesi altındaki Maturidi ve Eş’ari ekolleriyle olan bağlantısı, Hanbelî mezhebinin Ehli Hadis çizgisinde devam eden pozisyonu ve bu üç farklı çizginin birbirleriyle ve Mutezile ile olan ilintilerini bu oturumda irdeledi.

Kelam İlminin Temel Meseleleri

“Kelam İlminin Temel Meseleleri” ana başlığı altındaki üçüncü oturumda İlahiyyât, Nübüvvet ve Sem’iyyât üst başlıklarında toplanan meselelerin tarihsel gelişimleri konu edildi. Müslüman filozofların özellikle de İbni Sina’nın etkisiyle Cüveynî’ye kadar sadece ilahiyat bahisleri Kelam ilminin önemli ölçüde meselesi iken, Cüveynî ile birlikte felsefi meselelerin de Kelam’da kendine yer bulduğunu kaydeden Prof. Dr. Karadaş, İbni Sina felsefesinin Bâtıniliğe olan etkilerine de değindi. Prof. Dr. Karadaş, “Bâtıniliğin bu tehlikeli yayılışına bir önlem olarak o zamanki devlet, askeri tedbirlerin netice getirmeyeceğini görmüş ve fikri bir refleks olarak Gazali’nin çabaları öne çıkmıştır. Bu da Kelam ilminin meselelerinin zenginleşmesini tetiklemiştir.” sözleriyle bu tarihsel dönemi analiz etti.

Dördüncü oturum “Yeni İlm-i Kelam Dönemi ve Günümüz” başlığıyla gerçekleştirildi. Bu noktada İzmirli İsmail Hakkı’nın “Yeni İlm-i Kelam” kitabındaki tasnifinin kendinden sonraki döneme bir etkisi olan “Selefiyye” isimlendirmesinin kavramsal çerçevesi analiz edildi. Kendisini Selefiyye olarak adlandıran, Ahmed bin Hanbel ve İbni Teymiye gibi Ehli Hadis düşüncesinin temsilcilerine dayandırılan ama aslında siyasi ve ideolojik bazı amaçlarla bu çizgiyi istismar eden anlayışlar masaya yatırıldı. Aynı zamanda Ehli Hadis çizgisinin fikri mirasını bir şekilde sürdüren toplumsal kitlelerin; art niyetli, sömürgecilere hizmeti amaçlayan projelerden bağımsız olarak sosyolojik analizinin yapılması gereği de konuşuldu. Yine bu oturumda modern hayatın Müslüman toplumu karşı karşıya bıraktığı çelişkili durumlar ve gençliğin sürüklendiği hedefsizlik hastalığının, tutarsız eğilimlerin tedavilerinde Kelam ilmine düşen görevler konu edildi.

Tüm oturumlarda alanın uzmanı olan Prof. Dr. Karadaş’ın çerçeve sunumu dinlenirken katılımcıların soru, itiraz ve katkıları ile konu zenginleştirildi. İnteraktif bir tarzda yürütülen seminer programı gün boyu devam etti.