NASREDDİN HOCA VEFATININ 734. YILDÖNÜMÜNDE KMÜ'DE ANILDI

Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesinde (KMÜ) Nasreddin Hoca'nın 734'üncü ölüm yıldönümü nedeniyle bir anma programı düzenlendi.

Akşehir Belediyesi tarafından KMÜ ev sahipliğinde düzenlenen anma programı kapsamında gerçekleştirilen ‘Klasik Türk Edebiyatında Nasreddin Hoca’ konulu panele KMÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Birol Üner, Akşehir Belediye Başkanı Dr. Salih Akkaya, üniversite personeli, davetliler ve öğrenciler katıldı.

Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından programın açılış konuşmasını yapan Akşehir Belediye Başkanı Dr. Akkaya, daha önce Konya'da farklı üniversitelerde benzer paneller yaptıklarını hatırlatarak, “Bu yılki panelimizi Karaman'da Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesinin ev sahipliğinde yapmak ve siz değerli öğrencilerimize Nasreddin Hocamızı tanıtmak istedik. Nasreddin Hocamızın mizahşörlüğünün yanı sıra ilmî ve ahlakî yönlerini de sizlere anlatmayı amaçladık.  İleride uluslararası boyuta taşımak istediğimiz bu panel bizim için birer kültür alışverişi boyutunda. Bize bu imkânı sunan ve panelin düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.” dedi.

Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Birol Üner ise bir selamlama konuşması yaparak kültürel mirasımız için büyük bir değer olan Nasreddin Hoca’nın konu alınacağı ve bu vesileyle anılacağı panelin başarılı geçmesi temennisinde bulundu.

“Nasreddin Hoca Türk nüktesinin Mimar Sinanı'dır”

Programda açılış konuşmalarının ardından panele geçildi. Panelde ilk olarak söz alan Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Saim Sakoğlu, son 15 yıldır Eskişehirli bazı akademisyenlerin Nasreddin Hoca'nın Sivrihisar'da yaşadığını ve orada vefat ettiğini söylediklerine dikkat çekerek, “Akşehir, Hoca; Hoca Akşehir’dir. Hoca’nın Eskişehir’de doğduğunun doğruluğu vardır. Aslında Nasreddin Hoca, Horta’da doğmuştur ancak Akşehir’de mükemmeli yakalamıştır. Biz Nasreddin Hoca’ya sahip çıkıyoruz fakat başka ülkeler de ona sahip çıkıyorlar. Nasreddin Hoca tektir ve bütün dünyada adından söz edilmektedir.” dedi.

Nasreddin Hoca’nın belli kesimler tarafından sürekli olarak karalanmaya ve aşağılanmaya çalışıldığına değinen Prof. Dr. Saim Sakoğlu, “Hoca diye başlayan tüm fıkraları Nasreddin Hoca’nın fıkrası zannetmeyin. Kötü sözlerle başlayan fıkralar vardır. Bunların hiçbirisi Nasreddin Hoca’ya ait olmamakla birlikte onu karalamaya dönük girişimlerdir.” şeklinde konuştu. 

Nasreddin Hoca ile ilgili kitapları bulunan Prof. Dr. Saim Sakoğlu, Nasreddin Hoca’yı konu alan kitapların çoğunun ticari kaygılarla kaleme alındığını belirterek konuşmasını şöyle sürdürdü: “Nasreddin Hoca’yı ülkemizde ticari amaçlarla kaleme almayan ilk kişi benim. Eğer Nasreddin Hoca’yı ticari kaygılarla yazmış olsaydım çok fazla kitabım olurdu fakat ben bunu tercih etmedim. Nasredin Hoca, fıkra yazan birisi değildi, sadece olayların akışında nükteyi patlatan bir kişiydi. Nasreddin Hoca, gerçektir ve yaşamıştır. Nasreddin Hoca, bilimin ve aklın ötesinde bir insan değildir, normal bir şekilde İslamiyet’i yaşayan; eğlencesi, içmesi olmayan bir insandır.”

“Nasreddin Hoca hikâyeleri Çin’de psikolojik tedavi amacıyla kullanılıyor”

Panelin diğer konuşmacısı olan Prof. Dr. Ali Berat Alptekin ise Nasreddin Hoca’nın yalnızca Türkiye’de değil tüm dünyada tanındığını belirterek, “Başta Azerbaycan ve Özbekistan olmak üzere pek çok ülke Nasreddin Hoca’ya çok büyük değer veriyor. Bunun yanı sıra Nasreddin Hoca, Kırgızistan’da hala aramızda yaşayan biri gibi görünüyor. Nasreddin Hoca farklı ülkelerde bir fıkracı olarak değil, psikolojik tedavi amacıyla yararlanılan bir figür olarak görülmektedir. Özellikle Çin’de Nasreddin Hoca’nın hikâyeleri kendi kültürlerine uyarlanarak tedavi amaçlı kullanılıyor. Hakiki Nasreddin Hoca fıkralarının dünyaya yayılmasını ve oyunlaştırılmasını istiyoruz. Hatta onun adına Uluslararası Nasreddin Hoca Üniversitesi açılmasını öneriyorum.” diye konuştu.

“Nasreddin Hoca’nın âlim bir zat olduğu unutulmamalı”

Panelin son konuşmacısı olan Prof. Dr. Mehmet Kırbıyık ise Nasreddin Hoca’dan söz eden en eski eserin ‘Saltukname’ olduğunu ve burada onunla ilgili iki fıkraya yer verildiğini vurgulayarak bu fıkraların her ikisinde de ‘haddini bilmeyen insanlara haddini bildirmenin’ konu alındığını söyledi.

Prof. Dr. Kırbıyık, günümüzde anlatılan bütün fıkraların Nasreddin Hoca’ya ait olduğu düşüncesinin yanlış olduğunu ifade ederek, “Onun ağzından pek çok fıkra yazılmaktadır. Kültürümüzde Nasreddin Hoca, hazır cevap ve şaşırtıcı ifadelerle sorun çözen bir karakter olarak bilinmektedir. Nasreddin Hoca’nın âlim bir zat olduğu unutulmamalı ve hakkıyla anılması gerekmektedir. Ona karşı gereken değerin gösterilmesini siz gençlerden özellikle rica ediyorum.” dedi.

Program, plaket takdimlerinin ardından sona erdi.