KONGRENİN KARAMANOĞLU MEHMETBEY OTURUMU

Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi (KMÜ) tarafından düzenlenen 2. Uluslararası Türkçe Konuşan Öğrenciler Kongresinin ilk gününde Karamanoğlu Mehmetbey Oturumu adı verilen ilk oturumda Muhsin Ertürk Budak (Atatürk Üniversitesi), Dilek Işıkhan (İstanbul Kültür Üniversitesi), Orhan Baldane (Ege Üniversitesi), Emrah Boylu (Yunus Emre Kültür Merkezi) ve İrfan Aydın (Bülent Ecevit Üniversitesi) bildirilerini sundular. Oturumun başkanlığını Doç. Dr. Zülfi Güler yaptı.

Kağızman’daki Kaya Resimleri

Kars’ın Kağızman ilçesi Camuşluköyü’nde bulunan kaya resimlerini inceleyen Muhsin Ertürk Budak (Atatürk Üniversitesi), resimlerin M.Ö. 14 binlere tarihlendiğini, bununla birlikte bölgede yapılan kazılarda bu coğrafyadaki yerleşimin M.Ö. 5 binli yıllara ait olduğunun saptandığını söyledi. Budak, kaya resimlerinin Anadolu’nun hiçbir yerinde benzeri bulunmadığına dikkat çekti ve obsidyen taşıyla hayvan figürlerinin kazındığı bu kaya resimlerinin Orta Asya’daki figürlerle aynı olduğunun altını çizdi.  

“Türkler Anadolu’ya 1071’den önce mi yoksa sonra mı gelmiştir?” sorusunu yönelten Budak, bölgedeki mağaralarda bulunan Runik alfabesinin hemen hemen Göktürk alfabesiyle aynı olduğunu ifade etti.

Divan Şairlerinde İlm-i Tencim

Yıldızların konum ve hareketlerinden anlam çıkarma demek olan ilm-i tencim hakkında konuşan Dilek Işıkhan (İstanbul Kültür Üniversitesi), ilm-i tencim’e ilm-i ahkam-ı nücum, ilm-i ahkam ve ahkam-ı nücum da dendiğini ifade etti.

İlm-i tencim’in bilinen tarihinin Babil’deki yıldızlara tapan Nebatiler’e dayandığını söyleyen Işıkhan, müneccimlik ve müneccimbaşılığın Osmanlılardaki önemine değindi ve divan şiirlerinden örnekler verdi.

Işıkhan, gökyüzünden geleceği okuma anlamına gelen ilm-i tencim’e dair şiirlerde en çok kullanılan kelimenin felek sözcüğü olduğunu belirtti ve felek’e yedi seyyare (gezegen) ve 12 burçtan daha fazla önem atfedildiğini dile getirdi.

Işıkhan, dilimizde kullanılan “yıldızı parlamak, yıldızı sönmek, yıldızı barışmamak” gibi deyimlerin de ilm-i tencimle ilişkili olduğunu sözlerine ekledi.

Telmih Sanatının Asım’da İşlevsel Kullanımı

Herkesçe bilinen geçmişteki bir olaya ya da kişiye üstü kapalı gönderme yapmak demek olan telmih sanatının Mehmet Akif Ersoy’un Asım eserinde kullanımlarını irdeleyen Orhan Baldane (Ege Üniversitesi), Mehmet Akif’in telmih sanatını eserinin atmosferine katkı yapmak amacıyla kullandığına dikkat çekti. Asım eserindeki telmihleri örnekleriyle anlatan Baldane, eserde geçen “Mevlidci” tanımıyla Süleyman Çelebi ve onun Mevlidine telmihte bulunulduğunu kaydetti.

Orhan Baldane, Mehmet Akif Ersoy’un Türk ve İslam tarihine hakim olduğunu söyleyerek “Mehmet Akif’in sanat hayatının zirvesi Asım’dır.” dedi.

Dil-Kültür İlişkisi ve İran’da Türkçe Öğretimine Etkisi

Emrah Boylu (Yunus Emre Kültür Merkezi), Farsça ile Türkçedeki ortak sözcüklere vurgu yaptığı sunumunda yüzlerce yıldır bir arada yaşayan bu iki halkın çok fazla benzer noktası bulunduğuna değindi. Boylu, İran’ın dışa kapalı bir ülke olduğu için gizemli olarak tanındığını söyledi ve İran’da 25 milyon Türk yaşadığını belirtti.

Ülkede Türkçe konuşmanın yasak olmasına rağmen Türklerin dillerine dört elle sarıldığını ifade eden Boylu, İran’da konuşulan Türkçenin İstanbul Türkçesi olduğunu kaydetti. Boylu, İran’da dil yasağına rağmen Türkçenin güçlü varlığının altını çizdi ve İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad’ın da üniversite yıllarında Türkçe sempozyum gerçekleştirdiğini sözlerine ekledi.

Sunumunda yabancılara Türkçe öğretmenin zorluklarına da değinen Emrah Boylu, “Yabancılara Türkçe öğretmek için 11. yüzyılda Kaşgarlı Mahmut tarafından yazılan Divan-i Lügati’t Türk’ün üzerine bin yıldır hiçbir şey koyamamışız.” diye konuştu.

Türkçe Öğretiminde Yazılı Anlatım Çalışmalarındaki Sorunlar

İrfan Aydın (Bülent Ecevit Üniversitesi) Zonguldak’ın Alaplı ilçesindeki bir ortaokulda 70 öğrenci üzerinde yürüttüğü araştırmayı dinleyicilerle paylaştı. Araştırmasında öğrencilerin Türkçe dersindeki yazılı anlatım sorunlarını saptamaya çalıştığını dile getiren Aydın, karşılaştığı en temel sorunun öğrencilerin “kompozisyon” kelimesinin anlamını kavrayamamaları olduğunu kaydetti.

Aydın, öğrencilerde rastladığı diğer yazılı anlatım sorunlarını şöyle sıraladı: Yaratıcı düşünme becerisinin geliştirilmemiş olması, derine inememe, fikirlerini destekleyecek konulara yer verememe, konulara tek yönlü bakma, özgün olmak yerine genel ifadeler kullanma, öğrencinin söz varlığının sınırlı olması, anlatım bozuklukları, yöresel sözcüklerin kullanılması ve ağızların yazıya yanlış aktarılması, noktalama yanlışları, başlık-içerik uyumsuzlukları.

Aydın, öğrencileri hayata hazırlarken onlara kazandırılması gereken en temel becerinin dil becerisi olduğunu ifade ederek “Dil eğitimi sadece Türkçe derslerine mahsus olmamalıdır.” şeklinde konuştu.