FARKINDALIK SEMİNERLERİ 2

Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Birimi Basın Bülteni No:44                   05.05.2010

 

Üniversitemizde düzenlenen “Farkındalık Seminerleri”nin ikincisine KMÜ Edebiyat Fakültesi, Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç Dr. Aliye Çınar konuk oldu. “Büyük Resmin Neresindeyiz?” başlıklı bir sunum yapan Doç Dr. Çınar İlgiyle izlenen programda düşünce, kültür ve siyaset üçgenindeki felsefi yaklaşımları değerlendirdi.

Sosyal bilimlerin felsefeden bağımsızlaşmasının disiplinlerin atomize olmasını gerektirmediği halde, buna bağlı olarak günümüzde akademik körlük yaşanmasının nedenlerinin sorgulandığı konferansta Üniversitenin ilk kurucularından Sokrates’in bu kurumların işlevinin bütün bir insan profili olduğunu vurgulaması hatırlatıldı.

“Üniversite kafa ve gönül bütünlüğünü tesis eden müesseseler olmalıdır.” diyen Aliye Çınar “Modernite projesiyle birlikte insan ruh ve beden olarak birbirinden ayrı kurgulanmıştır. Tek boyutlu insan diyebileceğimiz bu anlatı insanı sadece ve sadece akıl varlığı olarak kabul etmiştir. Bu düşüncelerin ülkemizde de Türkiye modernleşmesiyle birlikte ithal bir şekilde kabul edilmesi pek çok yabancılaşmayı, kültürel şizofreniyi ve yaralı bilinçleri beraberinde getirmiş. Doğal olarak kendi dinamiklerinden yabancılaşan Türk aydını başta olmak üzere üniversite gençliği parçalanmaya ve bir tür kırılmaya maruz kalmıştır. Düşünce üretebilmek ve özgün olabilmek dahası ülkenin sorunlarına çözüm arayabilmek için geçmişiyle barışık kendi hikâyesiyle örtüşen organik aydınlara ihtiyaç vardır. Bu gerçekleştiği taktirde üniversite başta olmak üzere ülkemiz kısır çekişmelerden ve ideolojinin kuklası olmaktan çıkacaktır.” şeklinde konuştu.

Konferansın ana konusu olan “büyük resim nedir?” sorusuna yanıt veren Aliye Çınar “Büyük resim, her kültürün kendi paradigmasına uygun olarak kendi dinamiklerinden beslenerek düşünce üretebilmesidir. Dahası evrensel bilgiyle de irtibat kurabilmesidir. Kendi olabilen, parçalanmayan, bütün benlikler resmin tamamını görebilir. Bunun için, düşünce, kültür ve siyaset gibi ana damarlar canlı ve devingen olmalıdır. Bütün olmak (düşünce, irade, his, eylem ve gönül gibi insan ruhunun tüm fakülteleri birbiriyle ilişkili ve varlığı kabul edilmeli) özgür olmayı ve toleransı da armağan edecektir.” İfadelerini kullandı.