KMÜ’DE TARİHE IŞIK TUTAN KONFERANS

Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Edebiyat Fakültesi tarafından Birinci Dünya Savaşı Yıllarında Anadolu İnsanını ve Karamanlı Hacı Hayrettin Efendi’yi anlatan bir konferans düzenlendi. Konferansa Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Münir Oktay, akademisyenler ve öğrencilerin yanı sıra Hacı Hayrettin (Karabaş) Efendi’nin birinci dereceden yakınları katıldı.

“Ülkemiz çok güzide bir ülke”

Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı Konferans Salonunda düzenlenen konferansın açılış konuşmasını yapan Prof. Dr. Münir Oktay konferansın düzenlenmesinde emeği geçenlere ve katılımcılara teşekkür ederek, “Bugün burada Birinci Dünya Savaşı’nda yaşanan olayları ve Erzurum’da başlayıp Karaman’da nihayete eren gerçek bir göç hikâyesini dinleyeceğiz. Bu hikâyenin merkezinde bulunan Hacı Hayrettin Efendi’nin zorlu yaşantısını ele alacağız. Çok şükür bizim kuşağımız savaşı görmedi. Fakat hemen yanı başımızda dünya alev alev yanıyor. Bu nedenle yaşanan göçler bizi de etkiliyor. Konferansı dinlerken yaşadığımız sıkıntıları ve ülkemizin ne kadar güzide bir ülke olduğunu anlayacağımızı umut ediyorum.” dedi.

Rüyasında gördüğü mihrabı Karaman’da buldu

Dekan Münir Oktay’ın ardından kürsüye Hacı Hayrettin Efendi’nin torunu H. Nilüfer Günay çıktı. Günay, dedesinin yaşantısından kesitleri paylaştığı konuşmasında, dedesi Hacı Hayrettin Efendi’nin daha küçük yaşta acılarla tanıştığını, çeşitli medreselerde eğitim görmesinin ardından son olarak İstanbul’da eğitimini tamamlayıp Karaman’a müderris olarak atandığını belirtti.

Günay, dedesinin Karaman’a yerleşmesi ile ilgili ise şu ifadeleri kullandı: “Dedem daha İstanbul’dayken rüyasında çok güzel bir mihrap görmüş ve bu mihrabın olsa olsa Mekke ya da Medine’de olacağını düşünerek genç yaşta hacca gitmiş. Fakat rüyasındaki mihrabı orada bulamayınca Karaman’a geri dönmüş ve medresenin camisinde namaz kılarken bir anda rüyasındaki mihrabın karşısında olduğunu fark etmiş. Bu olay neticesinde de hayatını Karaman’da sürdürmeye karar vermiş ve Karaman’a iyice bağlanmıştır.”

Dedesinin yaratılış itibariyle hümanist bir kişiliğe sahip olduğunu dile getiren Nilüfer Günay, “Dedem, herkese elini uzatır, kimseyi boş çevirmez ve çok sevilirdi. Çok okurdu ve büyük bir kütüphanesi vardı. Kızlarının hepsinin okumasını isterdi. Kadın erkek ayrımı yapmazdı ve yeni olan her şeyi bize ilk o tanıtırdı. Karabaş Veli Hazretleri Medresesine olan bağlılığının ve sevgisinin etkisiyle soyadını Karabaş olarak almıştı.” dedi. 

“Anadolu, başından geçen felaketlere rağmen anavatan vasfını yitirmemiştir”

H. Nilüfer Günay’ın ardından kürsüye çıkan Emekli Öğretim Üyesi Dr. Lütfi Sezen, Erzurum’dan Karaman’a muhacir olarak gelen Hacı Hayrettin Efendi’nin temiz ruhlu bir Anadolu insanı olduğunu belirterek, “Çocukluk ve gençlik yıllarımda aile büyüklerinden dinlediğim onunla ilgili birkaç hatıra bende bu soyla Anadolu insanına karşı derin bir saygı ve takdir hissi uyandırdı. Bu hissiyatı dile getirmeyi şahsım ve insanımız adına zevkli bir görev sayıyorum.” diye konuştu.

Birinci Dünya Savaşı’nın ülkemizde büyük felaket ve acılara sebep olduğunu hatırlatan Dr. Lütfi Sezen, bu felaketten en çok nasibini alan bölgelerden birisinin de Doğu Anadolu olduğunu söyledi. Dr. Sezen şöyle devam etti: “93 Harbi ve sonrasında yaşanan Sarıkamış yenilgisi sonucunda bölgede yaşayan Ermenilerin baskı ve talan yapmaları üzerine buradaki köylerde yaşayan halk Ermenilerin zulmüne hedef olmamak için göç etmeye karar vermiştir. Savaşlarda sadece cephedekiler ölümle yüz yüze gelmemektedir. Yaşlılar, kadınlar, çocuklar savaşın en büyük mağdurları olmaktadır. Özellikle anne ve babasını kaybetmiş olanlara yardım elini uzatmak insanlığın ve İslamiyet’in en büyük faziletlerindendir. Bunun en güzel örneklerini de Anadolu insanında görüyoruz.”

Dr. Lütfi Sezen son olarak Anadolu’nun başından geçen büyük felaketlere rağmen, anavatan olma vasfını hiçbir zaman yitirmediğini belirterek, “Bu özelliğin temelinde Karamanlı Hacı Hayrettin Efendi, Adile Hanım, Erzurumlu Bedriye Hanım gibi örnekler yatmaktadır.” dedi.