KLASİK TÜRK ŞİİRİNDE LALE

Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi (KMÜ) Edebiyat Fakültesi tarafından ‘Klasik Türk Şiirinde Lale’ konulu panel düzenlendi.

KMÜ Eski Türk Edebiyatı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Yasemin Akkuş'un moderatörlüğünde gerçekleşen panele Sakarya Milletvekili Prof. Dr. Mustafa İsen, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Namık Açıkgöz, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Kartal konuşmacı olarak katıldı.

Panelin açılış konuşmasını yapan KMÜ Edebiyat Fakültesi Dekan V. Prof. Dr. Turan Karataş, ”Klasik Türk edebiyatı bir manzumlar dizgisi bahçesidir. Her çiçeğin, rengin bir anlam örgüsü vardır. Klasik Türk şiirinde lale de çok güzel bir konudur. Kıymetli hocalarımız bize lale hakkında ziyafet verecekler. Başta Yasemin Hanım olmak üzere tüm hocalarıma teşekkür ediyorum.” dedi.

"Bir uygarlığın temsilcisi lale"

Panelde ilk olarak söz alan Prof. Dr. Mustafa İsen, laleden 'bir uygarlığın temsilcisi olarak' söz ederek şunları ifade etti: “Çiçek, medeniyetin değerlendirilmesinde önemli bir unsurdur. Bulunduğumuz yerdeki bahçe ve çiçekleri, yaşama biçimimiz olarak gösterebiliriz. Lale, Orta Asya dağlarında doğmuş, Anadolu’ya taşınmıştır. Laleyi dünya uygarlığına armağan eden bizim atalarımızdır. Lale önce bahçelerde yer aldı, daha sonra da sanatçıların değerlendirmeleriyle sembolik anlamlar kazandı. Bir şey giderek markaya dönüşüyorsa orada medeniyetten bahsedebiliriz. Medeniyet tasavvufu ilerde daha iyi bir tablonun habercisidir.”

Prof. Dr. Namık Açıkgöz ise fotoğraflarla lale ve lale türlerine vurgu yaparak sözlerine şöyle devam etti: “Lalenin tulipa, papaver, anemon, gelincik ve ters lale gibi türleri vardır. Lale, genellikle renk itibariyle kırmızı, şekil olarak kadeh ve parçalı yaprak, mevsimi bahar, mekanı ise taşra, çöl, sahra olan bir çiçektir. Lalenin mavi, sarı, beyaz gibi farklı renkleri de mevcuttur. Ayrıca laleye orta kısmı siyah olduğu için bağrı yanık da denir.”

Prof. Dr. Ahmet Kartal, “Çiçekleri çok seven ve onları büyük bir özen ve titizlikle yetiştiren milletimizin, duygularındaki inceliği ve zarifliği, hatta güzele olan tutkunluğunu yetiştirdiği çiçeklerde görmek mümkündür. Özellikle ıslah edilmiş lalelerin elde edilmesiyle, lalenin muhtelif renkte cinsleri de günden güne artmıştır. Anadolu’da lale ile ilgili kültür Türkler ile başlamıştır. Lalenin Avrupa’da XVI. asrın ortalarından itibaren 'dülbend lâlesi' denen türün soğanlarıyla yayıldığı söylenebilir. Lale, zamanla kazanmış olduğu dinî anlam boyutu vesilesiyle cami, çeşme, mezar gibi yapılarda süsleme unsuru olarak çok kullanılmıştır.” dedi.

Edebiyatta, tasavvufta ve mitolojide lalenin önemine vurgu yapan Prof. Dr. Kartal; “Şiî halk geleneğine göre, Miraç hadisesi sırasında arşın yüksekliklerinden bakan Hz. Peygamber’in, Kerbelâ ovası için döktüğü gözyaşları, yeryüzünde lalenin oluşmasına vesile olmuştur. Ayrıca lalenin, Cennet’ten çıkarılan Âdem’in gözyaşlarından meydana geldiği düşüncesi yine İran mitolojisinde görülmektedir. Bir diğer efsane ise Doğu edebiyatında Ferhat ve Şirin’le ilgilidir. Kusursuz aşkın sembolü laledir. Doğu’da olduğu gibi Batı’da da lale aşkın ve tutkunun sembolü olarak dikkat çekmektedir.” dedi.

Prof. Dr. Kartal, lale ve gül arasında bir rekabet olduğunu belirterek şunları ifade etti: “Özellikle bazı çiçeklerin kültürümüzde özel bir yeri ve önemi vardır. Hiç şüphesiz gül bunların başında gelir. Hz. Peygamber'in en çok sevdiği çiçek olan gülün, ilâhî güzelliği ve ihtişamı en güzel biçimde yansıttığı ifade edilir. Ancak gülün bir rakibi vardır. O da yine milletimizin özel bir değer verdiği çiçekler arasında yer alan laledir. Özellikle lale kelimesini oluşturan harflerin Allâh lafzıyla aynı olması, yine lâlenin tersinden okunduğunda hilâl kelimesinin oluşması, hilâl'in ise İslâmiyeti simgelemesi, ayrıca lale bir kök ve çiçekten oluştuğu için tevhidi remz etmesi ona karşı olan ilginin artmasına sebep olmuştur. Lale geçmişten bugüne pek çok sanat dalında stilize edilerek motif olarak kullanılmaktadır.”

Panel, katılımcıların sorularının cevaplandırılmasının ardından plaket töreniyle sona erdi.