KMÜ’DE EDEBİYAT VE BİLGELİK SÖYLEŞİSİ YAPILDI

 Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Birimi Basın Bildirisi No:45           14.03.2013    

 

 

Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nin davetlisi olarak Karaman’a gelen araştırmacı-yazar Sadık Yalsızuçanlar ve şair Mustafa Aydoğan, KMÜ’lü öğrencilerle buluştu. 

Üniversitenin Karamanoğlu Mehmetbey Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen söyleşiye Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Mehmet Karataş ve Prof. Dr. Kemal Esengün, Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Turan Karataş, üniversitenin akademik ve idari personeli ile öğrenciler katıldı.Prof. Dr. Turan Karataş’ın moderatörlüğünde gerçekleştirilen söyleşide geçmişten günümüze edebiyat serüveninde yaşananlar ana tartışma konusu oldu. 

 

Mustafa Aydoğan konuyu şiir bazında irdeleyerek, şiirin geçirdiği süreci tarihsel boyutta değerlendirdi. Hacı Bayram, Yunus Emre ve Mevlana gibi büyük zatlar tarafından şiirde gönül medeniyetinin kurulduğunu söyleyen Aydoğan, bu şairlerle toplumun iç nizamının inşa edildiğini belirtti. Mustafa Aydoğan, o dönemin büyük şairlerinin bir aşk medeniyeti olan İslam Medeniyetini eserlerinde mükemmel bir şekilde anlattıklarını dile getirdi. Batı Medeniyetinin birçok yere hakim olmasına rağmen İslam Medeniyeti gibi kendisini hiçbir yerde sevdiremediğine dikkat çekti. 

Mustafa Aydoğan, şiirin Tanzimat döneminde psikolojik dünyanın değişiminden etkilenerek değiştiğini vurguladı, bu durumu Batı’nın kültürel medeniyetinin kabulü olarak değerlendirdi. Aydoğan, Birinci Dünya Savaşı sonrasında sadece toprakların değil, iç nizamın başka bir deyişle şiirin kaybedildiğini sözlerine ekledi. 

Şiirde yaşanan manevi dinamik kırılmasının 1960’lara kadar devam ettiğini belirten Aydoğan, “Bu dönemde Attila İlhan, Orhan Veli ile başlayan ve sadece elle tutulan somut öğelere itibar etme olarak nitelendirebileceğimiz şiirler kaleme alınmıştır. 1915’ten sonra şiirde kaybettiğimiz şey lirizmdir.” dedi. Aydoğan, aşkın sadece kadına olan aşk şeklinde algılandığını belirterek, kadından başlayan aşkın Allah aşkına varacağının unutulduğunu kaydetti. 1960’tan sonra Sezai Karakoç’la birlikte şiirin yeniden manevi merkezine yöneldiğini ve Akif İnan, Cahit Zarifoğlu gibi şairlerle bu yönelişin devam ettiğini ifade etti. 

Sadık Yalsızuçanlar, söyleşide edebiyatın tanımı ve anlamlandırılması üzerinde durarak, ”Edep kişinin sınırlarını bilmesidir, insanın başkasına zarar vermeden yaşamasıdır, kendini bilmesidir.” diye konuştu. Edebiyatın olgunlaşma ile ilgili bir durum olduğunu söyleyen Yalsızuçanlar, edebiyatla ilgilenmek için edebiyat eğitimi almanın şart olmadığını söyledi. Alman filozof Heidegger’in dediği “Dil varlığın evidir.” sözüne katıldığını ifade eden Sadık Yalsızuçanlar edebiyatın dil üzerinden algılanması gerektiğinin altını çizdi.  

Günümüzden beş asır önce ünlü şair Fuzuli’nin kaleme aldığı şiirlerden örnekler sunan Yalsızuçanlar, ”500 yüz yıl önce yazılanların şimdi bile aynı histe algılanması edebiyatın bilgeliğinin en iyi göstergesidir.” diye konuştu. Sadık Yalsızuçanlar, edebiyatın insanlık yolunda yürüyüş olduğunu ve uzun vadede kişiye soyut faydalar sağlayacağını hatırlattı.  

Konuşmaların ardından Mustafa Aydoğan kendisine ait “Kimsesi Yoktur Acının” ve  “Az Önce” şiirlerini okudu. Sadık Yalsızuçanlar, Mustafa Aydoğan ve Prof. Dr. Turan Karataş katılımcıların yönelttikleri soruları yanıtlayarak, doyumsuz bir edebiyat söyleşisine imza attılar. 

Söyleşinin sonunda Prof. Dr. Mehmet Karataş Mustafa Aydoğan’a, Prof. Dr. Kemal Esengün de Sadık Yalsızuçanlar’a katkılarından dolayı plaket takdim ettiler. Sanatçıların kitaplarını imzalamasıyla etkinlik sona erdi.