AKİL İNSANLAR KMÜ’DE

 Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Birimi Basın Bildirisi No: 96                16.04.2013        

      

Akil İnsanlar İç Anadolu Bölgesi Heyeti, Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi (KMÜ)  akademik ve idari personeliyle bir araya geldi.Heyet başkanı Ahmet Taşgetiren, heyet üyelerinden Erol Göka, Hilal Kaplan, Celalettin Can ve Cemal Uşşak’ın barış süreciyle ilgili görüşlerini paylaştığı toplantıya KMÜ Rektörü Prof. Dr. Sabri Gökmen, Rektör Yardımcıları, Dekanlar, Müdürler, Genel Sekreter ile akademik ve idari personel katıldı. 

Ahmet Taşgetiren: “28 Şubat İslam’dan Kopma Operasyonudur” 

Akil İnsanlar İç Anadolu Bölgesi Heyeti başkanı Ahmet Taşgetiren, heyet olarak barış dileğini topluma taşımak ve karşılaştıkları mevzuları Başbakan’a iletmek için görevlendirildiklerini söyledi. Taşgetiren, birbirinden farklı görüşlere sahip insanlardan meydana gelmiş bağımsız bir heyet olduklarının da altını çizidi.   

Ahmet Taşgetiren konuşmasında silahın her şeyin kimyasını bozduğunu belirterek, “ Terör örgütünü Kürt halkının temsilcisi durumuna getirmek, zihin kaymasına düşmek demektir. “ diye konuştu. 30 yıllık süreçte silahın ölüm getirdiğini, ölümün de annelerin yüreğine ateş düşürdüğünü sözlerine ekledi. Taşgetiren, şöyle devam etti: “O anneler Türkiye’nin anneleri. Ölen çocuklar Türkiye’nin nüfusuna kayıtlı çocuklar, terör örgütü mensubu olsa bile. T.C. vatandaşı hiç kimse ölmesin. En büyük çabamız ölümlere yol açan zeminin değişmesi.”  

Ahmet Taşgetiren, toplantının sonunda KMÜ’lü akademisyenlerin soruları ışığında yaptığı değerlendirmede, Türkiye’nin bugün dünyada bulunması gereken yapıda olmadığını vurguladı. Taşgetiren, 90 yıllık ulus-devlet modelinin oluşturulması sürecinde pek çok kırılmanın yaşandığını söyledi. Birçok kez askeri darbe ile karşılaşan Türkiye’nin tepeden inme politikalara maruz kaldığına dikkat çekti. Taşgetiren, 28 Şubat’ta yaşananlara da değinerek bu darbeyi devleti İslami düşünceden uzaklaştırma çabalarının bir sonucu olarak niteledi. Ahmet Taşgetiren “28 Şubat İslam’dan kopma operasyonudur” sözleriyle o dönemle ilgili tespitlerini paylaştı.  

Erol Göka:  “Akil İnsanlar Heyeti, Meclis’in Üstünde Bir İrade Değildir”  

Erol Göka,  kamuoyunda Akil İnsanlara yöneltilen eleştirilerden bahsederek, sıkıntılarını anlattı. Siyasetin dilinin çözüm dili olmadığını söyleyen Erol Göka, aklın mayalaşması için ara bir durağa ihtiyaç olduğunu kaydetti. Akil İnsanlar Heyetinin Meclisin üstünde bir irade olmadığına dikkat çeken Göka, “ Bu heyet ara bir duraktır.“ dedi.  

Karaman’a gelmeden önce Konya’ya uğradıklarını dile getiren Erol Göka, Kulu ve Cihanbeyli’de yaşayan Kürtlerle yaptıkları konuşmalardan örnekler verdi. Göka, yıllardır Konya’da bir arada yaşayan Türk ve Kürt halkının “Konya Modeli” olarak tanımlanan dayanışmasının çözüm sürecinde örnek alınması gerektiğini söyledi.  

Erol Göka, Güneydoğuda Kürt meselesinin çözümüne yönelik halkın desteği % 90’lardayken, Konya’da Kürt kökenli vatandaşların yaşadığı ilçelerde desteğin daha düşük olduğunu görmenin kendisini şaşırttığını ifade etti. Buradan hareketle Kürt sorununun sosyo-ekonomik bir mesele olarak görülmemesi gerektiğini belirten Erol Göka,  “Sorun kimlik meselesi olarak ele alınmalıdır.“ dedi.  

Cemal Uşşak: “Üç Aydır Şehit Cenazemiz Yok”  

Cemal Uşşak konuşmasında, geçtiğimiz dönemlerde bu can alıcı sorunun çözümü için kullanılan yöntemlerin bugüne kadar başarılı olmadığını kaydetti. Uşşak, “Şu an 6.000-6.500 civarında örgüt üyesi dağlarda ve dağ 30 yılda beş defa dolup boşalmış. İşte dağın beş defa dolup boşalması neyse, Kürt sorunu da odur.” diye konuştu. Uşşak, Kürt sorununun kandırılmış ve işsiz güçsüz gençlerin dağa çıkması olayı olmadığına işaret ederek “Doğma büyüme İstanbullu bir tıp öğrencisi de okulunu bırakıp dağa gidiyor. Bizim yüzleşmemiz gereken mesele budur.” dedi.  

Daha önce Urfa, Mardin ve Diyarbakır’ın köylerine de gittiğini ama oralarda görmediği üslup ve sertlikteki tavrı Konya’nın Kürt ilçelerinde gördüğünü söyleyen Uşşak, “İşte biz, bu insanların kimliğe ilişkin taleplerini bilmeliyiz.” şeklinde konuştu.  

Devletin şu anda izlediği yöntemin doğru olduğuna inandığını belirten Cemal Uşşak “Dünyanın birçok yerinde bu yöntem denenmiş ve olumlu sonuçlar alınmıştır.“ diye konuştu. Türkiye’de üç aydır şehit cenazesinin olmadığına dikkat çeken Uşşak, 1.000’den fazla teröristin de teslim olduğunu ifade etti. 

Hilal Kaplan: “Kürt Sorunu, Milli Bir Meseledir”  

Konuşmasında Kürt meselesinin 1923’te ulus-devlet modeli oluşturulma sürecinde yaşananlara kadar dayandığını ifade eden Hilal Kaplan, o dönemde yürürlüğe konan Şark Islahat Planı’yla birlikte Kürtçenin yasaklandığını söyledi. Kaplan, “Bu durum, 90 yıllık süreçte ne yaşadığımızı özetlemektedir.” diye konuştu. Karamanoğulları, Selçuklular ve Osmanlılar döneminde dil yasaklanmadığını, çünkü bunun dinimize uymadığını kaydetti.  

Kürt sorununun yabancı ülkelerle ilgili olmadığını belirten Kaplan, sorunu “milli bir mesele” olarak tanımladı. Kaplan, terör örgütüyle ilgili yapılan araştırmalarda 15-17 yaş arasındaki çocukların örgüte katıldıklarının belirlendiğini söyleyerek konuşmasına şöyle devam etti: “O çocukları dağa çıkaran bir sebep var. Bu sebebi bulmak yerine yıllardır silah kullanıldı. Oysa bu insanların devlete aidiyet bağı her bombalamada daha da zayıflamaktadır.”  

Hilal Kaplan,30 yıllık sürecin sonunda ilk defa bir siyasal iradenin silahın çözüm olmadığını ve toplumsal seferberlikle sorunun çözüleceğini anladığını söyledi. Toplumunun yeniden inşası için Türkiye’nin önemli bir fırsat yakaladığını dile getiren Hilal Kaplan, “Silah bırakmak ve sulh tek başına çözüm değildir. Yeni bir toplum inşa etmemiz gerekir. Bu süreçte üniversitelere de büyük görevler düşmektedir. Özellikle bölgede bulunan üniversiteler etkin rol oynayabilir. Üniversitelerin öğrenci kulüplerinin de yapabileceği çok şey olduğunu düşünüyorum.” diye konuştu.   

Celalettin Can: "Herkesin Kardeşçe, Barış İçinde Yaşadığı Bir Ülke Hayal Ediyorum" 

Celalettin Can konuşmasında, Şerif Mardin’in Türk Modernleşmesi olarak tanımladığı, tek ulus ve tek mezhebe dayalı devlet modelinin artık tıkandığı bir sürecin yaşandığına dikkat çekti. 

1970’li yıllardaki sosyal akımlar ve 1980 ihtilalinin Türk ve Kürt toplumları arasında ciddi bir yarılma doğurduğunu söyleyen Can, 1980 İhtilalinde Diyarbakır Cezaevi'nde yaşananlara değindi. Bu cezaevinde yaşananları Kürt sorununun kırılma noktası olarak niteleyen Can, toplam 30 bin kişin bu cezaevinde çeşitli işkenceler gördüğünü ifade etti. Diyarbakır Cezaevi’nden serbest bırakılanların çeşitli nedenlerle terör örgütüne katıldıklarını belirten Can, “Cezaevinden çıkan insanlar dağa çıkmıştır. Kürt silahlı mücadelesi 1984’te başlamış ve çok hızlı bir şekilde kitleselleşmiştir.” dedi.  

Barış sürecinin olumlu bir şekilde sonuçlanması halinde Türkiye’nin Ortadoğu’nun en büyük devleti haline geleceğini de vurgulayan Can, “Bugün Kürt meselesi bir Ortadoğu meselesi olmuştur ve Türkiye artık bunu kaldıramaz hale gelmiştir.” diye konuştu. Can, sorun çözüldüğünde Türkiye’nin de büyüyeceğini söyledi. Başbakan’ın, Türkiye’nin bütünlüğünü yeniden tesis etmek için akıllı bir adım attığını da sözlerine ekledi.  

Celalettin Can ülke olarak son şansımızı yaşadığımız ifade ederek konuşmasını şu şekilde noktaladı: “Kürt-Türk, alevi-sünni herkesin kardeşçe, barış içinde yaşadığı bir ülke hayal ediyorum.”  

Akil İnsanlar Heyeti toplantının sonunda KMÜ’lü akademisyenlerin sorularını yanıtlayarak görüş alışverişinde bulundu. Söz alan KMÜ Rektörü Prof. Dr. Sabri Gökmen, akan kanın durmasının herkesin temennisi olduğunu belirterek, sorunun çözümüne yönelik şu öneride bulundu: “Üç şeyi eksik etmezsek sorunlar çözülür. Bunlar eğitilmiş dil, dikkatli kulak ve imanlı bir kalptir.”  

Gökmen, ayrıca sürecin başarıya ulaşması için “Kürtler ne istiyor konusunun yanında çok objektif ve bilimsel bir biçimde Türkler bu isteklerin ne kadarına evet diyebilecek” sorusunun da cevaplanması gerektiğini vurguladı.