Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi (KMÜ) İslami İlimler Fakültesi tarafından düzenlenen ‘Düşünceler ve Kavramlar’ seminerler dizisinin dördüncüsü gerçekleştirildi. İslami İlimler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Güzel'in sunumunu yaptığı ve üniversite personelinin katılımıyla gerçekleştirilen seminerde bu hafta ‘Nübüvvet ve Risalet’ kavramları irdelendi.
“Her rasül bir nebî’dir fakat her nebî aynı zamanda bir rasül olmayabilir”
Türkçe’de nübüvvet kökünden türeyen ‘nebî’ kelimesinin yerine daha çok Farsça’dan alınmış olan ‘peygamber (haber getiren)’ kelimesinin kullanıldığını söyleyen Doç. Dr. Ahmet Güzel, ‘risâlet’ kavramının da ‘nübüvvetle’ eş anlamlı kabul edildiğini belirtti.
Kavramların sözlük anlamları hakkında da bilgi veren Doç. Dr. Ahmet Güzel, “Nübüvvet kelimesi sözlükte ‘haber’ anlamına gelen ‘en-Nebe’ ya da yükseklik anlamlarına gelen ‘en-Nebvetü’ veya ‘en-Nebavet’ aslından türemiştir. Nebî kelimesinin ‘yol’ ve ‘rütbe’ anlamları da vardır. Risalet ise mesaj ve sözü taşıyan, elçilik, sefaret anlamında kullanılır. Her iki kavramda asıl unsuru Allah’ın vahiy yoluyla öğrettiği bilgiler ve O’nun emirlerini insanlara ulaştırıp ilâhî elçilik görevini yapmak teşkil eder. Bu tanımlardan hareketle her rasül’ün aynı zamanda bir nebi olduğu, ancak her nebî’nin aynı zamanda bir rasül olmayabileceği sonucunu çıkarabiliriz.” dedi.
Nübüvvetin Fikri Temelleri
Nübüvvet ile ilgili ayetlerden ve hadislerden örnekler veren Doç. Dr. Ahmet Güzel, hadislerde de nübüvvete ve peygamberlere dair çeşitli bilgilere yer verildiğini ifade ederek, “Konuyla ilgili rivayetlerde Hz. Peygamber nübüvvetle gayba dair bilgiler arasında bir ilişkinin bulunduğuna dikkat çekmiş, nübüvvet ve risâletin kendisiyle sona ereceğini söylemiştir. Rasûl-i Ekrem, peygamberleri anneleri farklı, babaları bir olan kardeşlere benzeterek onların insanları aynı dine davet ettiğini açıklamış ve kendisiyle Îsâ arasında başka bir nebînin bulunmadığını kaydetmiştir.” şeklinde konuştu.
Nübüvvetin vahiy esasına dayandığına dikkat çeken Doç. Dr. Güzel şöyle devam etti: “Vahye muhatap olan peygamber, kendisine iradesi dışında telkin edilen hususların Allah’tan geldiğine dair kesin bir bilgiye sahip olur. İlâhi vahye muhatap olmak Allah’ın belirlemesiyle gerçekleşir. Bu sebeple çalışmak ve ilâhi emirlere uymak suretiyle peygamber seçilmek mümkün değildir. Kelâmcılara göre bir ilâhî lütuf olan peygamberlik, insanın bedeni ve ruhi nitelikleriyle de ilgili değildir. İslâm filozofları ise nübüvvetin, fizik ötesi âlemle ilişki kurmayı mümkün kılacak kişisel özelliklerle bağlantılı olduğunu kabul eder.”
“Nübüvvet hem ilahi hem de beşeri açıdan mümkündür”
Doç. Dr. Ahmet Güzel, konunun kelâmcılara göre değerlendirildiğinde nübüvvetin hem ilâhî, hem beşerî açıdan mümkün olduğunu vurgulayarak, “İlâhi açıdan mümkündür, çünkü Allah mürîd ve mütekellimdir; bu sıfatlarını nübüvvet vasıtasıyla tecelli ettirir ve bu sayede buyruklarını yarattıklarına iletir. Nübüvvetin imkânsızlığını ileri sürmek, Allah’ın bu tür sıfatlarının veya tesirlerinin bulunmadığı, dolayısıyla ekmel varlık olmadığı anlamı taşır.” dedi.
Nübüvvet’in beşerî açıdan da mümkün olduğunu açıklayan Doç. Dr. Ahmet Güzel, “Çünkü bir insanın bedenî ve ruhî özelliklerinde diğer insanlarla aynı durumda bulunması gerekmediğinden peygamberler zümresinin farklı kabiliyet ve özelliklere sahip kılınması, bu sayede onların metafizik âlemle irtibat kurup akıl ve duyular yoluyla üretilemeyen bilgileri alması mümkündür.” diye konuştu.
“Nübüvvet evrensel bir özellik taşır”
Doç. Dr. Ahmet Güzel, nübüvvet’in, “insanın maddi ve manevi bünyesi, beden ve ruh sağlığı ile yükümlülükler ve ibadetlerin mahiyetini bilmek” şeklinde üç faydasından söz edilebileceğini dile getirerek, nübüvvet’in evrensel özelliğinden söz etti.
Doç. Dr. Güzel, “Risalet ve nübüvvet, bir ilahi mevhibe olarak evrenseldir. O, müessese olarak bütün insanlığa aittir. Nübüvvet makamı, Allah’ın insanlığın hayır ve mutluluğu için ihdas ettiği makamdır. O makamda Allah tarafından seçilerek nübüvvet görevi ifa eden peygamberler, evrensel, cihanşümul tebliği insanlara duyurmuşlardır.” dedi.
Seminer, katılımcıların sorularının cevaplanması ve konuyla ilgili karşılıklı fikir alışverişinin ardından sona erdi.