Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi (KMÜ) İslami İlimler Fakültesi tarafından düzenlenen ‘Düşünceler ve Kavramlar’ seminerler dizisinin dokuzuncusu gerçekleştirildi. İslami İlimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Halit Çalış'ın sunumunu yaptığı ve ‘adalet’ kavramının irdelendiği bu haftaki seminere Rektör Prof. Dr. Sabri Gökmen ile akademik ve idari personel katıldı.
“Adalet, bir şeyi ona ait olan yere koymak demektir”
Prof. Dr. Halit Çalış, adalet kavramının genellikle ‘ferdî ve içtimaî yapıda dirlik ve düzenliği, hakkaniyet ve eşitlik ilkelerine uygun yaşamayı sağlayan ahlâkî erdem’ şeklinde tanımlandığını ifade ederek başladığı konuşmasında adalet’in ‘bir şeyi ona ait olan yere koymak’, bunun zıttı olan zulüm’ün ise, ‘bir şeyi ona ait olmayan yere koymak’ anlamlarına geldiğini söyledi.
“Ruhi denge, itidal, ahlaki kemal ve takva adalete bağlıdır”
“Adâlet, Kur’ân-ı Kerîm’de ve hadislerde genellikle ‘düzen, denge, denklik, eşitlik, gerçeğe uygun hükmetme, doğru yolu izleme, takvâya yönelme, dürüstlük, tarafsızlık’ gibi anlamlarda kullanılmıştır.” diyen Prof. Dr. Çalış, ruhi denge, itidal, ahlaki kemal ve takvanın adalete bağlı olduğunu dile getirdi.
Adaletin ölçüsü ve dayanağı hakkaniyettir
Kur’ân-ı Kerîm’de adâlet sıfatından yoksun olan kişinin dilsiz, âciz ve hiçbir işe yaramayan bir köleye benzetilerek böyle birinin, adâlet faziletini kazanmış, dolayısıyla doğru yolu bulmuş olanla bir tutulamayacağının bildirildiğini söyleyen Prof. Dr. Çalış, “Adâlet ancak hakka uymakla sağlanır. Kur’ân-ı Kerîm’de, lehine hükmedilmesi halinde bundan memnun olan, fakat aleyhine hükmedilmesi durumunda bu hükmü tanımayan insanlar için ‘İşte bunlar zalimlerdir’ denilmek suretiyle adalet ve zulüm arasındaki zıddiyete işaret edilmiş; keyfilik ile adaletin bağdaştırılamayacağı vurgulanmıştır. Nitekim ‘Eğer hak, onların keyfî arzularına uysaydı göklerin, yerin ve bunlarda bulunanların düzeni bozulurdu.’ denilmek suretiyle keyfi arzulara uygun davranış ve hüküm belirlemenin, düzeni bozucu özelliği açıkça ortaya konulmuştur.” diye konuştu.
Mutlak adaleti ancak Allah gerçekleştirebilir
“Allah adildir. Emirleri, yasakları, öğütleri adildir. Hükmü adildir. Hesabı adildir. Allah, adaletin sembolü olarak mizanı (denge ve ölçü) getirmiştir.” diyen Prof. Dr. Çalış, Kur’ân-ı Kerîm ayetlerinden örnekler vererek “Kıyamet günü en hassas terazileri kurarız ve hiç kimse en küçük bir haksızlığa uğratılmaz. Hardal tanesi kadar da olsa getirip koyarız. Şüphesiz ki biz hesap görücü olarak yeteriz. Tutanaklar/defterler ortaya konularak peygamberler ve bütün şâhitler huzura getirilir ve kimseye bir haksızlık yapılmaksızın herkes adâletle yargılanır. Herkese, tüm yaptıklarının karşılığı eksiksiz ödenir. Elbette ki Allah, herkes ne yaptıysa en iyi bilendir.” ayetlerini nakletti.
Peygamber adildir
Sunumunda sünnette adalet kavramına da değinen Prof. Dr. Halit Çalış, “Sünnette adalet, her hak sahibine hakkının verilmesidir, her şeyi yerli yerince yapmaktır. Peygamber adildir. Resulullah, kişinin başta Rabbine, sonra bizzat kendisine, misafirine, ailesine ve diğer kişilere karşı sorumluluklarından söz etmiş; her hak sahibine hakkının verilmesi gerektiğini vurgulamıştır.” dedi.
İslâm ahlâkçılarının ahlaki erdemleri ‘hikmet, şecaat ve iffet’ olmak üzere üç temel erdem halinde belirlediklerine, adâletin ise bu üç faziletin gerçekleşmesiyle kazanılan ve hepsini içine alan bir üst fazilet şeklinde değerlendirildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Çalış, “İslam ahlâk literatüründe ilk üç faziletten her biri zaman zaman farklı terimlerle ifade edildiği halde, dördüncü fazilet daima adâlet olarak isimlendirilmiştir.” şeklinde konuştu.
Adalet-eşitlik ilişkisi
Adaletin, biri ‘kişinin kendisinden başkasını ilgilendirmeyen’, diğeri ise, ‘kişinin diğer insanlarla ilişkilerine yansıyan’ olmak üzere iki boyutu bulunduğunu dile getiren Prof. Dr. Çalış, “Adalet, genellikle bu ikinci boyutuyla ele alınır. Adalet çoğunlukla, servet ve imkanların paylaştırılması gibi zulüm ve haksızlığa konu olabilecek hususlarda söz konusu olur.” dedi.
Adalet-eşitlik ilişkisine de değinen Prof. Dr. Çalış, ‘kişilerin kişisel ve özel durumlarına bakılmaksızın kanunların herkese eşit olarak uygulanması’ demek olan mutlak eşitliğin ‘denkleştirici adalet’, farklı durumda bulunan kişilerin farklı işleme tabi tutulması demek olan nispî eşitliğin ise ‘dağıtıcı adalet’ kavramlarıyla açıklandığını söyleyerek, hizmet ve liyakati esas alan yaklaşımın benimsenmesi gerektiğine dikkat çekti ve adalet-eşitlik ilişkisini şu şekilde formüle etti: “Eşitlik, insan olma ve buna bağlı haklar bakımından eşit kabul edilmeyi; adalet ise, hak ettiğine göre muamele görmeyi ifade eder.”
Adalet erdemini kuşanmış insan yetiştirme sorumluluğu
Konuşmasının sonunda, bireysel ve toplumsal sorumluluğa dikkat çeken Prof. Dr. Çalış, şunları söyledi: “Evrende adalet temeline dayanan mükemmel bir düzen vardır. Allah, insan ilişkilerinde de düzeni istemektedir. Bu ancak adalet ilkelerine dayanan sosyal düzen kurallarının oluşturulması ve benimsenmesi ile mümkündür. Adil sosyal düzen kurallarını tatbik edecek yöneticilerin de adil olması gerekir. Dolayısıyla birey ve toplum olarak temel sorumluluğumuz, adaleti gerçekleştirecek vasıfta insan yetiştirmektir.”
Seminer, katılımcıların sorularının cevaplanması ve konuyla ilgili karşılıklı fikir alışverişinin ardından sona erdi.