KMÜ’DE TEBLİĞ VE DAVET KONUŞULDU

Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi (KMÜ) İslami İlimler Fakültesi tarafından düzenlenen ‘Düşünceler ve Kavramlar’ seminerler dizisinin onbirincisi gerçekleştirildi. İslami İlimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Halit Çalış'ın sunumunu yaptığı ve ‘tebliğ-davet’ kavramlarının irdelendiği bu haftaki seminere akademik ve idari personel katıldı.

Tebliğ, Peygamberlerde bulunması gereken vacip sıfatlardan birisidir

Prof. Dr. Halit Çalış, tebliğ ve davet kavramlarının içerik itibariyle tam bir benzeşme içerisinde olduğunu söyleyerek, “Tebliğ, peygamberlerde bulunması gereken vacip sıfatlardan birisidir ve peygamberlerin, vahiy yoluyla Allah’tan gelen ilahi hükümlerden hiçbirisini gizlemeden, eksiltmeden veya herhangi bir eklemede bulunmadan olduğu gibi aktarması demektir. Davet ise, insanları İslam dinini benimsemeye ve Müslümanları dini görevlerini yerine getirmeye çağırmaktır.” dedi.

Kavramların kelime anlamları hakkında da bilgi veren Prof. Dr. Çalış, tebliğin, taşımak, götürmek, ulaştırmak, bildirmek, eriştirmek; davetin ise, fiil olarak kullanıldığında, çağırmak, seslenmek, adlandırmak, dua veya beddua etmek, ziyafete çağırmak, propaganda yapmak; isim olarak ise ziyafet yemeği (velîme), dava, şiar anlamlarında kullanıldığını söyledi.

Prof. Dr. Halit Çalış, Kur’an ve sünnette tebliğ ve davetle yakın anlamlarda kullanılan inzar, tebşir, irşad, tezkir kelimelerinin sözlük anlamları itibariyle bir takım farklılıklar gösterdiğini fakat bütün bu kavramların aynı amaca hizmet ettiklerini belirterek şöyle devam etti: “Ayet ve hadislerdeki kullanımları ve amacı itibariyle bu kavramlar değerlendirildiğinde her birinin muhatabı hem Müslümanlar hem de Müslüman olmayanlardır.”

“Hz. Peygamber, Allah’ın davetçisidir, zorba değildir, inanmak ya da inanmamak kulların hür tercihine bağlıdır”

Prof. Dr. Çalış, tebliğ ve davet açısından Hz. Peygamber’in konumuna dair açıklamalarda bulundu ve ayetlerden hareketle şunları söyledi: “O, Allah’ın davetçisidir. Görevi tebliğ, davet ve irşattan ibarettir; insanların İslam’ı kabul etmemelerinden sorumlu değildir. Zira dinde zorlama yoktur; Hz. Peygamber de insanlar üzerinde bir zorba değildir. İman edip etmeme inanların kendi istek ve tercihlerine bağlıdır.”

İslam’ı yaymanın yegane yolunun tebliğ ve davet olduğunu belirten Prof. Dr. Çalış, kafirlerle yürütülen savaş anlamıyla cihadın sebebinin, kafirlerin hak hukuk tanımaz mütecaviz tutumları, amacının ise bu fitnenin ortadan kaldırılması olduğunu, yoksa insan öldürüp hükümranlık sağlamak ve insanları zorla Müslüman yapmak olmadığını söyledi.

“Peygamberimizin tebliğ ve davet faaliyeti; hazırlık, kadrolaşma, kitleleşme ve devletleşme olmak üzere dört aşamada gerçekleşmiştir”

Hz Peygamber’in hayatının bir bütün halinde incelenmesi halinde onun yürüttüğü tebliğ ve davet faaliyetinin dört aşamada gerçekleştiğini belirten Prof. Dr. Çalış şöyle devam etti: “Davetçi öncelikle kendisini ruhi ve manevi yönden hazırlamalıdır (hazırlık aşaması). Ardından öncelikle yakından başlamak üzere onunla birlikte hareket edecek insanlar oluşturmalı (kadrolaşma), bu kişilerle birlikte çağrısını kitlelere ulaştırmaya çalışmalıdır (kitleleşme). Bu faaliyetin son aşaması ise davetin ilkelerini merkeze alan sosyal bir yapının oluşturulmasıdır (devletleşme).”

“Tebliğ ve davetin en etkili yolu, davetin somutlaşmış hali demek olan tutarlı ve bütüncül hayattır”

Tebliğ ve davette başarının olmazsa olmazlarına dikkat çeken Prof. Dr. Halit Çalış, bu koşulları şöyle sıraladı: “Öncelikle sağlam bir kişiliğe sahip olunmalı ve herkes kendi kişiliğini gözden geçirmeli, ayrıca bireysel özellikler göz önünde bulundurularak karakter eğitimi verilmelidir. İkincisi tutarlı ve bütüncül bir hayata sahip olunmalı; davetçi, çağrısının gereklerini yaşamın bütün alanlarında ve sürekli uygulamalıdır. Asla kişisel yarar arzusu taşınmamalı; sabır, azim ve kararlılık sahibi olunmalı; sosyal ilişkiler geliştirilmelidir.”

Prof. Dr. Halit Çalış, İslam dininin bir davet dini olduğunu belirterek “Müslüman olup da davet ve tebliğ ile sorumlu olmayan kimse yoktur. Her Müslüman bilgi ve kabiliyetleri oranında tebliğ ve davet ile sorumludur. Bununla birlikte, çağın ön plana çıkan sorunları, yeni fikir akımları gibi hususlar göz önünde bulundurulmak suretiyle bu alanda tebliğ ve davette bulunacak uzmanlar da yetiştirilmelidir. Dolayısıyla Müslümanların, hem genel anlamda bütün Müslüman nesilleri eğitme, hem de her bakımdan yetkinliği bulunan uzmanlar yetiştirme sorumlulukları vardır.” dedi.

Tebliğ ve davetin en etkili yolunun kişinin sözleri değil, davetin somutlaşmış hali demek olan tutarlı ve bütüncül hayatı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Çalış, “Her Müslüman, hayatını gözden geçirmeli, yaşamıyla örnek olmaya çalışmalıdır. Dinî ve ahlakî erdemlere sahip kişiler, varlıklarıyla her daim tebliğ ve davette bulunurlar.” açıklamasında bulundu.

Seminer, katılımcıların sorularının cevaplandırılması ve konuyla ilgili karşılıklı fikir alışverişinin ardından sona erdi.