Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi (KMÜ) Sağlık, Kültür ve Etik Öğrenci Topluluğu ile Türk Hemşireler Derneği tarafından “Kadına Şiddetin Toplumsal ve Hukuksal Boyutu” konulu panel düzenlendi.
Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı Konferans Salonunda düzenlenen etkinliğe Sağlık Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Ali Şahin, üniversite personeli ve öğrenciler katıldı. Panelin açılış konuşmasını yapan Sağlık Yüksekokulu Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ayşe Sonay Türkmen, “Gündemde önemini kaybetmeyen ve her geçen gün kanayan yaramız olan kadına şiddeti konuşmak için bu etkinliği düzenledik. Gençlerimize yararlı olmasını diliyor, panele katılan ve düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.” dedi.
“Kadına yönelik şiddet ve türleri”
Panelde kadına yönelik şiddetin psikolojik boyutunu anlatmak üzere kürsüye gelen Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yavuz Selvi, kadına yönelik şiddetin tanımını yaparak, şiddetin sadece fiziksel olmadığını; sözlü, cinsel, sosyal, ekonomik ve psikolojik-duygusal şiddet gibi farklı türler içerdiğini söyledi.
“Dünyada her üç kadından biri şiddete maruz kalıyor”
Dünyada her üç kadından birinin fiziksel ve cinsel şiddete maruz kaldığına dikkat çeken Doç. Dr. Selvi, “Ülkemizde fiziksel şiddet yüzde 36, cinsel şiddet yüzde 16 oranında görülüyor. Kadına şiddetin çok farklı nedenleri mevcut. İlki ve en önemli olanı çocukluk döneminde şiddete tanık olma ve maruz kalma sebebiyle model alma yöntemidir. Anne ve babasından şiddet gören erkeklerin eşlerine fiziksel saldırıda bulunma ihtimali, benzer deneyime sahip olmayan erkeğe oranla 3,5 kat daha fazla. İşsizlik, düşük eğitim seviyesi gibi kültürel-ekonomik nedenler, yetersiz arkadaş çevresi ve akraba ilişkileri gibi sosyal yapı yetersizliğinden kaynaklanan sosyal destek etkeni, erkeğin kadından üstün görülmesi gibi geleneksel davranışlardan oluşan psikososyal nedenler de kadına şiddetin sebepleri olarak karşımıza çıkıyor.” dedi.
“Şiddet dört aşamadan oluşan bir döngü halinde devam eder”
Doç. Dr. Selvi, şiddetin oluşum aşamalarından söz ederek şunları dile getirdi: “Şiddet dört aşamadan oluşan bir döngü halinde devam eder. İlk aşamada şiddet uygulayan kişide gerilim artar ve bunun devamındaki aşamada kişi, duygusal ve psikolojik şiddetle gitgide kadının tüm yaşamını kontrol altına alarak küçük şeylerden kavga çıkarmaya başlar. Üçüncü aşamada fiziksel şiddet başlar ve hemen sonrasında kişi davranışlarına haklı bahane bulur. Şiddetin son aşaması balayı aşamasıdır. Şiddet uygulayan kişi gönül almaya çalışarak yapıcı tavır sergiler. Karşılık göremeyince tekrar gerilim artar ve en başa döner.”
“Travma, kimlik bütünlüğünü zedeler”
Şiddete maruz kalan kadınlarda travma sonrasında kimlik bütünlüğünün zedelendiğine vurgu yapan Doç. Dr. Selvi, “Şiddetin süresi, tipi ve ciddiyeti psikolojik durum üzerinde çok etkilidir. Başlangıçta şok ya da hissizlik şeklinde reaksiyonlara yol açan şiddet, kadınların depresyona girmesine, kişilere karşı güven duygusunun kaybolmasına neden olur. Tedirginlik, huzursuzluk, mutsuzluk, unutkanlık, çok uyumak, vücut ağrısı, konsantrasyon eksikliği gibi çok sık rastlanan belirtiler ortaya çıkar. Ayrıca şiddete uğrayan kadınların yüzde 15’i hayatına son verirken yüzde 78’i de bu olayı kabullendiği için ilişkisine devam etmeyi tercih ediyor.” dedi.
“Kadınlar 6284 sayılı kanun ile korunuyor”
Panelin ikinci konuşmacısı olan Av. Zeynep Özaslan Öksüz ise kadına yönelik şiddeti hukuki yönüyle ele alarak şiddete maruz kalan kadınların öncelikli olarak izlemesi gereken süreçlerden bahsetti.
Av. Öksüz, “Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddet, toplumumuzda yaygın ve büyük bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu sebeple ülkemizde kadına yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla önleyici ve koruyucu nitelikte tedbirlerin alınmasını sağlayacak düzenlemelere ihtiyaç duyulmuştur.” dedi.
Türkiye’de kadınların 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun ile korunduğunu belirten Av. Öksüz, “Koruyucu tedbirler kapsamında mağdur kişilere karşı devlet tarafından barınma, maddi imkan, psikolojik destek, kreş yardımı ve iş yeri değişimi gibi çeşitli imkanlar sunuluyor. Önleyici tedbirler ise şiddet uygulayan kişinin kadını tehdit etmesi, iletişim yoluyla rahatsız etmesi, alkol ve uyuşturucu kullanımı sonucunda saldırması ve eve gelip rahatsız etmesini engellemek için alınan tedbirlerdir.” açıklamasında bulundu.
“Kadınlar artık tekrar evlenmeye cesaret edemiyor”
Av. Öksüz, kadına yönelik şiddetin doğal sonucu olarak boşanma işlemlerinin başladığı, kişilerin kendi rızası ile davadan vazgeçse bile davanın devlet tarafından devam ettirildiğini belirtti. Av. Öksüz, boşanma davasını çocuklar için velayet davası, nafaka ve tazminat davalarının takip ettiğini dile getirerek şiddet görüp aile birliği bozulan kadınların tekrar evlilik birliği kurmaya cesaret edemediğinin altını çizdi.
Program, panelistlere plaket takdim edilmesinin ardından sona erdi.