Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi (KMÜ) Ekonomi Öğrenci Topluluğu tarafından ‘İletişim Ustalığı Zirvesi’ düzenlendi.
İki gün boyunca Deneyimsel Tasarım Öğretisi Enstitüsü eğitim uzmanlarının verdiği zirvede ilk gün deneyimsel tasarım öğretisi, iletişim nedir ne değildir, iletişim çeşitleri, insan tanıma sanatları, temsil sistemleri, meta programları, GİZ-ZIT ilişkiler yasası konuları anlatılırken ikinci gün genel iletişim stratejileri, iletişimde bedel ve beklenti yönetimi, üç boyutlu iletişim, sahne sunum becerileri ile dinleyenler aydınlatıldı.
“Deneyimsel tasarım öğretisi problemlere çözüm üretilmesini sağlar”
Zirve kapsamında Eğitmen Emin Erşahin, ‘deneyimsel tasarım öğretisi’ hakkında açıklamalarda bulunarak şunları söyledi: “Deneyimsel tasarım öğretisi günümüz insanlarının isteklerine ulaşırken karşılaşabileceği problemlere çözüm üretebilmesini sağlayan bilgi öğretisidir. Gerçeğe ne kadar hâkim olursak çözümü de o kadar kolay olur. Doğduğumuz andan itibaren her şeyi deneyim ile öğreniyoruz. Bu hayatta hiçbir şey bir anda olmaz, önce iz ve işaretler gelir. Deneyimsel tasarım öğretisi iz ve işaretleri öğrenmeye yarar. Hayatta somut yasalar ve aynı netlikte soyut yasalar vardır. Deneyimsel tasarım öğretisi bunları deşifre eder, ispatlar ve net olmayan şeyleri ortadan kaldırır. Soyut yasaları ne kadar benimsersek o kadar mutlu ve konforlu oluruz. Ayrıca deneyimsel tasarım öğretisine göre bilgi tutarlı, faydalı, uygulanabilir ve anlaşılır olmalıdır.”
Aktif iletişim stratejilerinin ise üç atak yöntemi olduğunu belirten Erşahin, “İlk olarak tahrik ile neden sorusuna cevabını veriyoruz. Kişinin geçmişi ile geleceği arasında bağ kurup tahrik ediyoruz. Biz tahrik duygusu ile karşımızdaki kişide açlık uyandırıyoruz. Tahrik aşamasının ardından talep ve tatmin gelir. Tatmin kalıcılıkta olur ve ödüllerin verildiği kısımdır. Aktif iletişimde dış dünya ile minimum, iç dünya ile maksimum faydalanma söz konusudur.” dedi.
“İletişim konuşmak değildir”
‘İletişim nedir, ne değildir’ konusuna açıklık getiren Eğitmen İsmail Taşçı ise, “İletişim iç dünyadaki mesajların ikna yoluyla dış dünyaya, dış dünyadaki mesajların yine aynı yolla iç dünyaya aktarılmasıdır. İnsan olarak somut ve soyut ihtiyaçlarımız var. Bu ihtiyaçlarımızı karşılamak için de iletişime geçiyoruz. İletişim sadece konuşmak değildir ve herkesle kurduğumuz iletişim farklıdır. İletişimin kıvamı da çok önemli; doğru yerde konuşup doğru yerde susmalıyız. İletişim kurarken net, tutarlı ve samimi olmalıyız.” dedi.
Taşçı, üç boyutlu iletişimin 'ben, sen ve o' boyutu olduğunu ifade ederek, “Kendi çıkarları doğrultusunda hareket eden, bedel ödemeyen, beklentisi dışarıda olan, acıdan kaçan, kendisini ve sahip olduklarını öven kişiler ‘ben’ boyutundadır. Karşı tarafı düşünen, egosu daha dengeli, daha bilinçli ve olayları daha geniş açıdan bakan kişi ‘sen’ boyutunda iken tamamen problem ve çözüme odaklı, duyguları kontrol altında, bilinci açık, ara bulucu kişiler de ‘o’ boyutunda kişilerdir.” şeklinde sözlerini tamamladı.
“Hayatta neyi merak ederseniz algılarınız o tarafa yönelir”
Eğitmen Burak İpçi ise ilk olarak ‘iletişim çeşitlerine’ değindi. İpçi, “Günlük hayattaki konuşmalarımızda aktarım çok önemli bir yer tutar. Aktarım çeşitlerinden görsel aktarım, miktarı en fazla ancak etkisi en az olanıdır. İşitsel aktarım, kelime ve tonlamalarla olurken dokunsal aktarım ise miktarı en az, etkisi en fazla aktarımdır; tat, koku ve dokunuş ile olur. Aktarımlarınız negatif olursa karşılığı da negatif olur. Nasıl algılarsak öyle aktarabiliriz. Merak duygusu algıları yönetir. Hayatta neyi merak ederseniz algılarınız o tarafa yönelir. Algılarımıza dikkat etmeli, seçici davranmalı ve ona göre yön vermeliyiz ki aktarımlarımız da iyi olsun.” şeklinde konuştu.
İpçi konuşmasının devamında ‘iletişimde beklenti yönetimi’ hakkında katılımcıları bilgilendirdi. İpçi,”Beklenti arttıkça hayal kırıklığı artar. Bedel ödemeden, iz ve işaretleri takip etmeden sonuca ulaşmayız. Bedel ödeyince hayat bizi istediğimiz yere götürür. İnsanın iç dünyasından beklenti artarsa mutluluk artar, dış dünyasından beklenti artarsa mutsuzluk artar. Beklentisi kendinde olan insan marifetli, çözüm odaklı, özgüvenli, tedbirli olur ve şikayet etmez. Unutmayın, mutluluğunuz beklentinizle alakalı.” diyerek sözlerini noktaladı.
İnsan Tanıma Sanatı
‘İnsan tanıma sanatı temsil sistemleri'ni anlatan Eğitmen Cem İldir, “Görsel, işitsel ve dokunsal olmak üzere üç çeşit temsil sistemi vardır. Görsel; hayatı görüntülerle algılayan, dış görünüşe önem veren, hareketli, heyecanlı kişilerdir. İşitsel; sevincini, üzüntüsünü, heyecanını, mutluluğunu kelime ve tonlamalarla aktaran, konuşkan kişilerdir. Dokunsal ise az ve öz konuşan, kokudan, dokunuştan etkilenen, konfora önem veren kişilerdir." dedi.
“Giz-Zıt etkileşim yasasıdır ve ilişki kalitesini artırır”
Eğitmen Cem İldir ‘Gizemli Zıtlıklar'ın (GİZ-ZIT) tüm ilişkileri kapsadığını belirterek şunları ifade etti: “Giz-Zıt etkileşim yasasıdır ve ilişki kalitesini artırır. Hayatta hiçbir şey gizli kalmamıştır ve hepsi zıttında gizlidir. Her tek bir çifti oluşturur ve hepsinin zıttı vardır. Problemin çözümü zıttında var. Hayatta heplik ve hiçlik yoktur, her şey sınırlıdır. Unutmayın siz değiştikçe dış dünya değişir.”
“İletişimin bir stratejisi ve yöntemi vardır”
Cem İldir’in ardından sahneye gelen Eğitmen Ömer Gümüş temsil sistemlerinin günlük hayattaki karşılıklarını canlandırarak öğrencilerin ilgisini topladı.
‘Pasif iletişim stratejileri’ hakkında da görüşlerini aktaran Gümüş, “İletişimin bir stratejisi ve yöntemi vardır. Başarıya ulaştıran her şey bir yöntemdir. Stratejilerle doğru algılama ve doğru aktarım yaparsak hedefe daha iyi ulaşırız. İyi iletişim ustası, karşısındaki kişinin neyi söylediğinden çok, ne anlatmak istediğini anlayandır. İletişim stratejilerinin anlama, uyum ve eşleşme olmak üzere üç yöntemi vardır. İletişime ne kadar pasif yani sessiz başlarsak aktarım o kadar güçlü olur.” dedi.
“Huy ve karakterin birleşimi ile kişilik oluşur”
Eğitmen Muhammed Karaca insan tanıma sanatlarının diğer bir kolu olan ‘meta programları’ hakkında açıklamalarda bulundu. Karaca, “Doğuştan gelen özelliklerimiz huy, sonradan kazanılan özelliklerimiz karakter ve bu ikisinin birleşimine kişilik denir. Meta programların ilki eşleşen-eşleşmez'dir. Eşleşen, toplu ortamlardan hoşlanan ve benzerliklere odaklanan kişidir. Eşleşmez, bireysellikten hoşlanan, sakin ve farklılıklara odaklanan kişilerdir. Hayatımızın belli yerlerinde eşleşen bazı yerlerinde eşleşmez olmalı ve kıvamı tutturmalıyız. İkinci meta programı proses-prosedür'dür. Proses kural sevmeyen, dağınık, düzensiz, çözüm marifeti gelişmiş kişilerken prosedür düzenli, planlı, her şeyi yerli yerinde yapan, sorun anında çözüm üretemeyen, kilitlenip kalan kişilerdir. Diğer bir ayrım olan içsel-dışsal ayrımında ise soğukkanlı, olaylara yön verenler dışsalları; duygusal, kriz anında ortama ayak uyduran, panik kişiler ise içselleri oluşturur.“ dedi.
Karaca, konuşmasının devamında ‘sahne sunum becerileri’ne değinerek sözlerini şöyle sürdürdü: “Hayatımızın her yerinde sahnedeyiz. Farklı yerlerde farklı sahnelerdeyiz. İki insanın olduğu her yer sahnedir. Hayatımıza uyumlu roller seçmeliyiz. Ne kadar bedel ödersek sahnede o derece başarılı oluruz. Sahnede başarılı olmak için 'kim, ne, neden, nasıl' sorularını yanıtlamak gerekir. Ayrıca güler yüzlü olmalıyız ki güven verebilelim.”
“Bedel, acı halindeyken bile tebessüm edebilmektir”
Eğitmen Salih İmre ise meta programlarının devamı olan haz-acı odaklı, iç referans-dış referans, gelecek-geçmiş odaklı kişilerin özelliklerinden bahsetti. Ayrıca ‘iletişimde bedel’ konusu hakkında açıklamalarda bulunarak şunları söyledi: “Bedel, acı halindeyken bile tebessüm edebilmek, sorumluluklarının farkında olmaktır. Bu hayatta bir kişi ne kadar erken bedel ödemeye başlarsa dış dünyaya karşı o kadar güçlenir. Mutlu etmek istiyorsak insanlara bedel ödettirmeliyiz. İsteklere göre değil, ihtiyaçlara göre hareket etmeliyiz. Bir insana her istediğini verirseniz rahatlık tuzağına düşer ve çözüm marifeti gelişmez. Bedel ödeyen insanlar daha güçlü olur ve sahip oldukları şeylere kıymet verirler.”
“Problem insanın kendi sorunudur”
Eğitmen Ahmet Temel Yayla da kişilerin problemi kendisinin seçtiğine vurgu yaparak, “Problem kötü bir şey değildir. İnsanı güçlendirir ve çözdükçe başka şeye yönelirsiniz. Problem insanın kendi sorunudur. Hayatta problemler vardır ve çözümü insanın kendisindedir. Kendi öz probleminizi çözmeden başarılı olmazsınız. Hedef olduğu anda problem, problem oluştuğunda merak, merak olduğu zaman da algı oluşur ve sizi o tarafa yönlendirir. Önemli olan problemi doğru algılamaktır. Hayatta her şey geçicidir; var olmaya çalışmayın sadece somut ve soyut yasalara uymaya çalışın. Her şeyi hayattan beklemeyin, hayat size istediğinizi vermez. Ne yapabileceğinize kendiniz bakın. İletişimde usta olmak, karşısındakinin ihtiyacını gördükten sonra kendi ihtiyacını gidermektir.” dedi.