2. ULUSLARARASI TÜRKÇE KONUŞAN ÖĞRENCİLER KONGRESİNİN AHMET YESEVİ VE HOCA MESUD OTURUMLARI
Ahmet Yesevi Oturumu
Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi (KMÜ) tarafından düzenlenen 2. Uluslararası Türkçe Konuşan Öğrenciler Kongresinin Ahmet Yesevi Oturumu Prof. Dr. Zafer Önler’in başkanlığında gerçekleştirildi. Oturumda Ulker Samedova, Aysuluu Rayimbekova, Erika Veresova ve Muhammatali Tuerdi bildirilerini sundular.
Azerbaycan’da Yayımlanan Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı
Ulker Samedova “Azerbaycan’da Yayımlanan Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı” başlıklı sunumunda Azerbaycan’da sevilen Türk yazarlara ve onların eserlerine değindi.
Samedova, Azerbaycan’da Reşat Nuri Güntekin, Fuat Köprülü, Nazım Hikmet, Orhan Pamuk gibi yazarların ilgiyle takip edildiğini belirterek “Nazım Hikmet, Azerbaycan halkının şahsi dostudur.” dedi.
Samedova, Azeri çevirmenlerin Türk romanlarına yaptıkları çevirilerin çok fazla ilgi gördüğünün altını çizdi ve “Kardeş ülkenin eserlerini çevirmek yazarlarımızın baş isteğidir.” şeklinde konuştu.
Kırgızistan’da Dağ Turizmi
Aysuluu Rayimbekova “Kırgızistan’da Dağ Turizmi” başlıklı sunumunda yeryüzündeki karaların %24’ünün dağ alanı ve %76’sının ise diğer alanlar olduğunu belirterek dünya nüfusunun %10’unun dağlarda yaşadığını kaydetti.
Kırgızistan’ın dünyanın en dağlık ülkelerinden olduğunu dile getiren Rayimbekova, denizden yüksekliği 2750 metre olan ülkenin Tanrı dağlarını ve Pamir dağlık bölgesini içine aldığını ifade etti. Kırgızistan’ın uluslararası alanda kabul görmüş dağ turizmine sahip bölgelerden olduğunu ve dağcıların uğrak yerleri arasında yer aldığını vurguladı.
Rayimbekova, dünyanın ikinci büyük krater gölü olan Isık Göl’e de sahip Kırgızistan’ın kirlenmemiş doğasına dikkat çekti.
Almanya Yolcusu Kalmasın
Erika Veresova, “Almanya Yolcusu Kalmasın” başlıklı sunumunda Almanya’ya 1962 yılında başlayan Türk işçisi göçünden söz ederek Almanya’da yaşayan Türk yazarların eserlerine değindi.
Veresova, Almanca eserler ortaya koyan Türk yazarların Almanya’da beğeniyle takip edilmesinin sebeplerini açıkladı. Yazarların eserlerinde 1980’lerde köksüzlük vurgusu varken 1990’larda yeni bir pencerenin gözlemlendiğini dile getiren Veresova, “Türk yazarlar okurları gettolara ve yersiz yurtsuzluğa tanık etmekte, eleştirel bakışa, farklı olmaya zorlamaktadır.” dedi.
Uygur Yemek Firmaları
Muhammatali Tuerdi, “Uygur Yemek Firmalarının İşletme Sorunları ve Çözüm Önerileri” başlıklı sunumunda Uygur yemek kültürüne ve firmalara değindi. Tuerdi, Uygurların yemek yemeği sevdiğini dile getirerek Uygurlarda 150 çeşit yemek bulunduğunu ve bunların hamur yemekleri, pirinç yemekleri, et yemekleri, kabak/kebap yemekleri, sebze yemekleri ve yumurta yemekleri olmak üzere altı grupta sınıflandırılabileceğini kaydetti.
Tuerdi, “Uygur yemekleri Lokman Hekim’in tıbbi reçetesinden etkilenmiştir ve her Uygur yemeğinin bir hikayesi vardır.” diyerek Uygur yemekleriyle batılı yemekler arasındaki ayrıma dikkat çekti.
Tuerdi, batılı yemek firmalarıyla Uygur yemek firmalarını insan kaynakları ve işletme sorunları açısından değerlendirdiği sunumunda Uygur yemek firmalarının uluslararası rekabet düzeyinin artırılması için yapılması gerekenlerini sıraladı.
Hoca Mesud Oturumu
Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi (KMÜ) tarafından düzenlenen 2. Uluslararası Türkçe Konuşan Öğrenciler Kongresinin Hoca Mesud Oturumu Doç. Dr. Ahmet Zeki Ünal’ın başkanlığında gerçekleştirildi. Oturumda Rukiye Işık (Muş Alpaslan Üniversitesi), Şebnem Aysan, Sinan Yeniay (Necmettin Erbakan Üniversitesi) ve Hatice Yiğit (Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi) bildirilerini sundular.
Cemal Süreyya Şiirinde Sokak
Rukiye Işık (Muş Alpaslan Üniversitesi), “Cemal Süreyya Şiirinde Sokak” başlıklı sunumunda İkinci Yeni akımına mensup Cemal Süreyya’nın şiirlerinde “sokak” kelimesinin “ev” kelimesinden daha fazla geçtiğini vurguladı.
Işık, “Cemal Süreyya, şiirlerinde insanın sokakla kesişen her halini yansıtır.” diyerek Süreyya’nın şiirlerinde “sokak”ın kullanımlarına dikkat çekti. “Sokak, Cemal Süreyya’da insan gibidir. Nasıl ki her insanın ayrı bir iç dünyası vardır, Cemal Süreyya’da da her sokağın ayrı bir yeri vardır.” diyen Işık, Süreyya’da sokağın zıtlıkları, yalnızlığı, aşkı ve pek çok insani duyguyu barındırdığını ifade etti.
Işık, Cemal Süreyya’nın şiirlerinde sokağın adreslik yönünün belirgin olduğunu ve sokağın aidiyet unsuru taşıdığını kaydetti. Süreyya’nın şiirlerinde İstanbul’un sokaklarının tarihi dokusuyla, ayrıntılı bir şekilde, kişiselleştirilip soyutlaştırılarak yer aldığını söyleyen Işık, Cemal Süreyya’nın duygularına sokakları şahit tuttuğunu vurguladı. Işık, Cemal Süreyya’nın sokak adlarına ayrı bir önem verdiğini dile getirerek Süreyya’nın sokakları sevdiklerinin adlarıyla anma alışkanlığı bulunduğunu sözlerine ekledi.
Ayfer Tunç’un Taş-Kağıt-Makas Adlı Kitabında Anlatıcıların Halleri
Şebnem Aysan, “Ayfer Tunç’un Taş-Kağıt-Makas Adlı Kitabında Anlatıcıların Halleri” başlıklı sunumunda Ayfer Tunç’un öykülerindeki anlatım tekniklerine değindi.
Aysan, yenilikçi yazarlardan Ayfer Tunç’un hikayelerinde ne anlattığından ziyade, nasıl anlattığına önem verdiğini belirterek Tunç’un “iç bakış açısı, geriye kırılma, diyalog, isim sembolizmi” gibi teknikleri nasıl kullandığını açıkladı.
Aysan, Ayfer Tunç’un hikayelerinde kadınların erkek karakterler tarafından anlatıldığına dikkat çekerek “Tunç’un, eserlerinde kadınları erkeklere anlattırması Türkiye’de kadınlar yerine erkeklerin söz sahibi olması ve kadınların sözcülüğünü abi, baba, koca gibi erkeklerin yapmasından kaynaklanmaktadır.” dedi.
Aysan, Ayfer Tunç’un eserlerinde sıkça kullandığı iç bakış açısı tekniğinin de Türk toplumunda kadının mekanının evi olmasıyla direkt bağlantılı olduğunu belirtti ve hikayelerde kullanılan geriye dönüş tekniğinin, bulunduğu ortamdan mutlu olmayan insanların başvurduğu bir yöntem olduğunun altını çizdi.
“Ziya Gökalp’in Limni ve Malta Mektuplarında Özlem”
Sinan Yeniay (Necmettin Erbakan Üniversitesi), “Ziya Gökalp’in Limni ve Malta Mektuplarında Özlem” başlıklı sunumunda İstanbul’un yabancı devletlerce işgal edilmesinin ardından 28 Ocak 1919’da tutuklanıp Divan-ı Harp’te yargılanan ve önce Limni’ye, üç ay sonra da Malta’ya sürgün edilen Ziya Gökalp’in sürgündeyken yazdığı mektupları mercek altına aldı.
Yeniay, Ziya Gökalp’in mektuplarındaki özlem temasını incelediği araştırmasında Gökalp’in özlem duyduğu konuları şöyle sıraladı: “Eşi Vecihe Hanım, kızları Seniha ve Hürriyet, vatan, sulh, özgürlük ve son olarak da Türk yemekleri.”
“Yunus Emre’de İnsan ve Toplum Algısı”
Hatice Yiğit (Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi), “Yunus Emre’de İnsan ve Toplum Algısı” başlıklı sunumunda Yunus Emre’nin yaşadığı 13. yüzyılın ortalarında Anadolu’daki çok kültürlü yapıya, göçler ve savaşlara dikkat çekti.
Yunus Emre’nin yaşadığı devirde Anadolu’da Yesevilik’in yanı sıra Mevlevilik ve Bektaşilik akımlarının rağbet gördüğünü söyleyen Yiğit, bu durumu toplumdaki karmaşaya ve tasavvufa olan ihtiyaca bağladı.
Yiğit, Yunus Emre’yi derinden etkileyen kişinin Tapduk Emre olduğunu belirterek Yunus Emre’de “sevgi, gönül, akıl ve yaratılış” kavramlarının önemine değindi. Yunus Emre’de “gönüle girmek, gönül yapmak, gönül yıkmak” gibi temaların önemine dikkat çeken Yiğit, Yunus Emre’nin toplumsal barış ve olgun bir cemiyet hayatı için bulduğu çözümün alçakgönüllülük olduğunu söyledi.
Hatice Yiğit konuşmasını, “Yunus Emre gücün sözüne değil, sözün gücüne inanmıştır.” diyerek noktaladı.